Geçen hafta yayınlanan yazımızın birinci bölümünde devletin tanımını TDK ya göre vermiş ve şöyle yazmıştık.
“Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık; ülke.”
Hukuk devleti ise “sınırları içerisinde kamu erkinin değişmezlik ve süreklilik temeline dayalı olarak değer ve hukuk düzenine bağlı olduğu bir devlet şeklidir.” olarak açıklanabilir. İlkeleri ise…
– Güçler ayrılığı,
-Temel hakların güvence altına alınması,
-Yasallık,
-Devletin işlem ve eylemlerinin yargısal denetime tabi olması,
-Yargı bağımsızlığı,
-Yasaların anayasaya uygunluğunun sağlanması,
-Hukuksal güvenlik.
Yukarıdaki tanım ve olmazsa olmaz; ilkeler bütünü ‘yelken’ denilen ‘buz dağı’nın legal devlet yapısıdır aynı zamanda.
Evet… Siyasi sınırları ,halkı ve meşru bir yönetimi olan her ülke için “devlet” diyebiliyorsak, işte o siyasi yapının görünürdeki “yelken”in siyasi iktidar tarafından yön verilen adıdır devlet dediğimiz.
Peki… Buz dağı’nın bu görünen kısmının birde görünmeyen kısmını ele alırsak… Aşîkâr olan kısmından çok daha büyük bir ‘kütle’ olmasının yanı sıra; tüm katmanlarına nüfûz edilmesi, yönetilmesi ve istikamet tayin edilmesi ( üst kısmında olduğu gibi ) meşrû yönetimlerce mümkün mü? Bu soruya; belki “evet” diye cevap verilebilirdi eğer yeryüzündeki değişen icap ve koşullar nedeniyle “derin devlet”de “devlet aklı”nın gizemini; koruma ile ilgili yol ve yöntemlerini güncelleyen bi’ akıl olmasaydı… Dünya, ülke halklarının diline şu söz öbeği de pelesenk olmazdı; “derin devlet.”
Ancak “Derin devlet” dediğimiz yapının refleksleri diğer canlı organizmalardan farklıdır. Dolayısıyla; kestirimleri, hipotezleri, izlediği yol ve kullandığı yöntemler, zamanlama konusundaki, aradığı ya da olgunlaşmasını beklediği koşullar; iktidarlarca yönetilen ve meşrû kabul edilen üst kısmının aksine vicdanî ve ahlâki olmak zorunda da değildir. Çünkü “Devletin aklı olur; vicdanı değil!” ifadesi tamda; beşer-î akıl sahiplerince (bürokrat, teknokrat, yargı mensubu ve politikacı gibi) organize edilmiş bir hiyerarşi içinde olmayan, devletin daha derinleri için yapılmış bir saptamadır.
Şimdi… bu bağlamda, devletlerin “beka sorunu” gündelik ya da dönemsel sorunların çok ötesinde, çözüm aranılan bir sorunsal olarak bir üst akıl tarafından, bazen… behemehâl, bazen de müdahele için zamana yayarak müdahelenin şartlarının ve kamuoyu algısının da dikkate alınarak çözümlenmesi yoluna gidilir ve de… ne kahramanı ne de müsebbipi ortaya çıkartılamaz. Genç cumhuriyetimizin yakın tarihi; faîli meçhuller, darbeler, kimi yurtiçi, kimi yurt dışı operasyonlar ve hatta yargısal kararlarla doludur; hatırlayın.
Kimi haftalar, kimi yazılarımda, kimi somut örneklerle açıklamak üzere sizi kimlere emanet edeyim? Esen kalın!..







