Birkaç farklı habere atıfta bulunarak belirtmek isterim ki… İçinde bulunduğumuz “Terörsüz Türkiye” sürecine, Devlet Bahçeli’nin ‘vahiy’ gelmişcesine; geçen yılki meclis açılışında, DEM Partililerin ellerini sıkarak gelindiği yanılsamasından çıkalım artık. Durumun öyle olmadığını, öncesi… hatta önceleri olduğunu, İngiltere ve ABD’nin Ortadoğu plânlarının konu edildiği haber ve yazıları okuduğumuzu hatırlayarak başlamakta fayda var.
Planlar..
Söz konusu plânlar yüzyıl öncesine de dayansa, ülkemizi en çok ilgilendirdiği dönem, yaklaşık olarak son kırk yılı aşkın zaman dilimidir. Hatırlayalım… 1978 de Diyarbakır/Lice’de kurulan PKK, ilk kanlı eylemini Eruh ve Şemdinli’de 15Ağustos 1984 de yapmıştı. O tarih den bu yana; devletin askeri mücadelesi, siyasetin çözüm üretme çabaları, yanlışıyla-doğrusuyla, hep oldu. Kimi zaman da… ABD’nin karşı çıkması nedeniyle akamete uğradı veya mücadeleye ara verilmek zorunda kalındı. Ancak aynı ABD, 1999 yılında; Türkiye’nin Kenya’da operasyon yapmasına olanak sağlayan yardımı sonucu, terörist başı Abdullah Öcalan yakalanarak Türkiye’ getirildi, yargılandı ve idama mahkum edildi. Peki… Mahkûm edildi de… idam edildi mi? İdam şöyle dursun… Bugünlerde; meclise gelip konuşmasını, meclis komisyonunun ayağına gidip görüşmesini tartışır durumda değilmiğiz? Bugünleri, çok önceden plânlayan akıl sahipleri, Kenya daki operasyona verecekleri istihbarî bilgi ve desteklerinden önce, rahmetli Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki hükümetden, öldürülmemesi ve asılmaması yönünde garanti aldıklarını biliyoruz artık toplum olarak. Bu nedenledir ki… mahkeme sonucu idama mahkum edilmesine rağmen, Avrupa birliği yasalarına uyum değişiklikleri de, söz konusu olduğundan Ağustos 2002 tarihinde Türkiye’de idam cezası kaldırıldı. Asılmaması yönündeki, ABD yetkililerince dile getirilen; “irade”(!) nin şartı da karşılanmış oldu böylece… Kim bu “irade” mi?.. Oraya da geleceğiz. (3. Dünya savaşı bahs’inde…) Ama önce…
Haritamız
Yıllardır, bir takım uluslararası toplantılarda; üstelik… Türkiye’nin resmi görevlilerinin de katıldığı toplantılarda, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda yer alan pek çok vilayetimizin, sözde ‘Kürdistan’ kapsamında gösterilen haritalarda yer almasına rağmen, Türkiye’nin üzerine oynanan oyunların halen bekledikleri sonucu doğurmaması, planlarında değişikliği zorunlu kılmıştır. Şöyle ki… Irak’ta oluşan iki özerk Kürt bölgesi, Suriye de ve Türkiye’de oluşturulacak olanlarla birlikte toplam dörde çıkarılarak bütünleşik, bağımsız ve yeni; İsrail’e dost bir Kürdistan kurulması, Büyük Orta Doğu projesinin en önemli merhalelerinden biriyken bölgede, Türkiye ile çatışmayı göze alamadılar ve değişiklik zorunlu hale geldi. Yapılan plan değişikliği sonrası; önce Suriye’de 13 yıldır süren iç savaş, Colani’nin mantar tabancası bile patlatmadan, 13 günde Şam’a girmesi ve de.. Beşar Esad’ın ülkesini terk etmesinden yaklaşık iki ay önce Türkiye’de TBMM’nin açılışında DEM parti sıralarına yönelen Devlet Bahçeli’nin parti üyeleriyle tokalaşması, tüm siyasi analistleri adeta sersemletti. Herkeste şok etkisi yaratmıştı bu manzara ve sonraki açıklamalarının etkisi gbi.
Yeni denklem! ve irade
Oysa… Yeni dünya düzeni ve bölgedeki, ‘yeniden’ tesis edilmesine karar verilen dengelerin, kamuoyuna duyurulması için ‘Türk devletinin rızası’ da alınarak, ülkenin Kürt meselesine en uzak parti liderinin uygun görülmesi; manidar olduğu kadar da mantıklıydı aslında. “Devlet Bahçeli bile… bu noktaya geldiyse, durum çok vahim; artık bu meselenin çözülmesi gerekiyor demek ki…” İşte… Türk kamuoyuna verilmek istenen ve hızlıca yol alınabilecek bu mesajın algısı, bir “irade” tarafından bazı mahfillerce çalışılmış fikr’in, bölgemizdeki zamanlamalarla senkronize yürümesi gerektiği çok açık. (think-thank kuruluşlarının işleri böyle çalışmalar zaten) “O irade dir ki…” dünyanın pek çok yerinde ulusal meselelere, kendi “gelecek penceresi”inden baktığında, kendi çıkarlarına en uygun olan yerine, bu kez; Türkiye’nin de rıza gösterebileceği bir formülü, sorumluluğunu Devlet Bahçeli’ye yükleyerek açıklamış oldu. PKK nın kurulmasından tutunda… AKP nin kurulmasına ve ‘Paralel Devlet Yapılanması’ FETÖ ye kadar Türkiye’nin üniter yapısına yönelik düşmanca planlarını, tam olarak bir türlü hayata geçiremeyen “müesses nizam iradesi” … Türkiye’nin harita değişikliğini rafa kaldırmış görünüyor. (en azından şimdilik…)
raf ömrü
Evet… “Yukarıda bahsederek geldiğimiz olay ve tarihlerin, bugünkü Türkiye gündemiyle de ilişkisi var mı acaba?” Kesinlikle var. Örneğin… En son. ‘Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’ na katılmayan MHP liderinin yokluğu tartışılıyor ekranlarda. Hiç kimse de, ‘kitabın ortasından’ konuşmuyor. Türkiye’nin bugünkü siyasi iktidarının (cumhur ittifakı) siyasi geleceği, bazı iradelerin(!) gelecek penceresinden görünen unsuru olablir halâ… Ancak, yüzlerce yıllık devlet geleneği ve aklı olan Türkiye devletinin de, siyasi iktidara rağmen, ‘zamanlama ve raf ömrü’ne ilişkin çalışmaları olmadığını kimse iddia edemez. Geçen haftalarda yazdığım gibi… “kadayıfın altı, kızarmaya başlamıştır.” bugüne kadar ki seçim tarihi tahminlerinden farklı ve önce bir tarih duyabiliriz yakında… Ya devlet aklından… Ya da… Devlet ağzından(!)






