1. VAR Odasında “Gri” Bir Hafta, Sahada Zafer Görgen Destanı
Geride bıraktığımız 15. hafta, futbolun sadece bir “oyun” değil, sinir uçlarına dokunan bir satranç maçı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Lider Galatasaray’ın 36 puanla zirvedeki yerini sağlamlaştırdığı, takipçisi Fenerbahçe’nin Başakşehir deplasmanında 2 puan bıraktığı ve Beşiktaş’ın evinde “sendeldiği” bir haftayı geride bıraktık. Ancak skorboardlardan çok, yine düdükleri ve inanılmaz bir kaleci performansını konuşuyoruz.
Tartışmaların Odağı: Başakşehir – Fenerbahçe
Pazar günü oynanan ve 1-1 sona eren Başakşehir – Fenerbahçe mücadelesi, haftanın en çok “mürekkep akıtılan” maçı oldu. Hakem yönetimi, futbolun önüne geçti desek yeridir. Özellikle üç pozisyon, spor kamuoyunu ikiye böldü:
- Kırmızı Kart Tartışması: Başakşehirli Duarte ile Fenerbahçeli Jhon Duran arasındaki o sert ikili mücadele… Bir kesim “net kırmızı” derken, diğer taraf pozisyonun oyunun akışı içinde “sarı kartlık bir reaksiyon” olduğu görüşünde. VAR’ın sessizliği, haftanın en gürültülü anıydı.
- Penaltı Beklentisi: Asensio’nun ceza sahası içinde Kemen ile girdiği omuz omuza mücadele… Fenerbahçe cephesi penaltı bekledi, ancak hakem “devam” dedi. Otoriteler bile bu pozisyonda ikiye bölünmüş durumda; kimi “nizami şarj” diyor, kimi “kontrolsüz müdahale”.
- İptal Edilen Gol: Ofsayt gerekçesiyle sayılmayan Fenerbahçe golü, milimetrik hesaplarla “doğru karar” olarak tescillense de, oyunun ritmini bozan anlardan biriydi.
İstatistiğin ve Estetiğin Zirvesi: Zafer Görgen Duvarı
Tartışmaları bir kenara bırakıp futbolun güzelliğine, yani “saha içine” dönersek; haftanın tartışmasız yıldızı Gaziantep FK kalecisi Zafer Görgen’di.
Pazartesi akşamı Beşiktaş deplasmanında kalesinde devleşen Zafer, tam 11 kurtarışla kariyer rekorunu kırdı ve Dolmabahçe’den takımının 2-2’lik beraberlikle (ve 1 puanla) çıkmasının baş mimarı oldu. Özellikle Tammy Abraham ve El Bilal Toure’nin net gol pozisyonlarında yaptığı o “refleks ötesi” kurtarışlar, haftanın en estetik kareleriydi. Gaziantep FK adına iki gol atan Bayo da haftanın bir diğer parlayan yıldızıydı ama Zafer’in performansı, bu sezonun en iyi bireysel kaleci performanslarından biri olarak kayıtlara geçti.
Beşiktaş ise evinde kaybettiği 2 puanla zirve yarışında yara alırken (25 puan), Cengiz Ünder ve Jota Silva’nın sakatlıklarıyla sarsıldı. Oyun içi dominasyon var, şut var, baskı var; ama kalede geçit vermeyen bir “Zafer” faktörü vardı.
2. Avrupa’da Ay-Yıldız Işıltısı: Sınırları Aşanlar
Biz burada kısır tartışmalarla boğuşurken, Avrupa’daki temsilcilerimiz göğsümüzü kabartmaya devam ediyor. Bu hafta “Lejyonerler” için tam anlamıyla bir şov haftasıydı.
- Arda Güler (Real Madrid): Madrid’de rüzgar artık çok farklı esiyor. Carlo Ancelotti döneminin pragmatik futbolundan, Xabi Alonso‘nun o modern, akışkan ve pas hızına dayalı oyununa geçiş en çok Arda’ya yaramış görünüyor. Alonso, Arda’yı klasik bir kanat oyuncusu gibi değil, Leverkusen’de Wirtz’e biçtiği role benzer bir “serbest 10 numara” gibi kullanıyor. Hafta sonu La Liga’da sonradan oyuna girip yaptığı o milimetrik asist, Xabi Alonso’nun sisteminde Arda’nın anahtar bir parça olacağının sinyaliydi.
- Kenan Yıldız (Juventus): Torino’da Alessandro Del Piero esintileri sunmaya devam ediyor ama bu hafta repertuvarına yeni bir sayfa ekledi. Alıştığımız sol kanattan içeri kat edip vurduğu şutların aksine, bu kez bir ceza sahası golcüsü gibi doğru yerdeydi. Sağ kanattan “al da at” dercesine gelen pası, gelişine harika bir plaseyle uzak köşeye bıraktı. Topun filelerle buluştuğu an, Kenan’ın sadece dripling yeteneğiyle değil, pozisyon bilgisi ve bitiriciliğiyle de elit seviyeye çıktığının kanıtıydı.
- Hakan Çalhanoğlu (Inter): Çizme’de manşetler değişse de Hakan’ın istikrarı değişmiyor. Inter orta sahasının beyni, yine kusursuza yakın bir pas trafiği yönetti. Takımın metronomu olarak hem savunma geçişlerinde hem de hücum kurgusunda hatasız oynadı. O artık Inter tribünlerinin tartışmasız sevgilisi.
Ayrıca Cagliari formasıyla Serie A’ya uyum sağlayan ve bu hafta süre alan Semih Kılıçsoy‘u da unutmayalım; fizik gücüyle İtalyan savunmacıları zorlamaya başladığını görmek, Milli Takım’ın geleceği adına umut verici.
Onlar orada sadece futbol oynamıyor, Türk futbolcusunun potansiyelini dünyaya pazarlıyorlar. Hepsine selam olsun.
3. Amerika Rüyası ve Uykusuz Geceler: 2026 Dünya Kupası Rotamız
Geldik en heyecan verici kısma… FIFA, 2026 Dünya Kupası kuralarını ve maç takvimini netleştirdi. Kalbimiz Amerika, Kanada ve Meksika üçgeninde atacak ama önce önümüzde geçmemiz gereken son bir viraj var: Mart ayındaki Play-Off’lar. Romanya engelini aşıp, ardından Slovakya/Kosovo galibini geçtiğimizde (ki buna inancımız tam), grubumuz ve rakiplerimiz belli oldu: D Grubu!
Muhtemel rakiplerimiz: ABD, Paraguay ve Avustralya.
Eğer Mart ayındaki o kritik virajı dönersek, 2026 Haziran’ında bizi “uykusuz” ama heyecan dolu geceler bekliyor. TFF’nin paylaştığı takvime ve FIFA’nın eşleşmelerine göre, D Grubu’na düşmemiz halinde muhtemel maç takvimimiz şöyle şekillenecek (TSİ ile sabahlamaya hazır olun):
- 13 Haziran 2026: Vancouver’da (Kanada) Avustralya karşısına çıkacağız. (Muhtemelen TSİ sabaha karşı)
- 19 Haziran 2026: Seattle’da (ABD) grubun diğer adayı Paraguay ile kozlarımızı paylaşacağız.
- 25 Haziran 2026: Ve final niteliğinde bir maç… Los Angeles’ta ev sahibi ABD ile oynayacağız.
Özellikle Los Angeles ve Vancouver saat farkı (yaklaşık -10/11 saat) nedeniyle maçlarımızı Türkiye saatiyle 03:00 – 06:00 bandında izleyeceğiz. Şimdiden uyku düzeninizi ayarlayın, çünkü bu jenerasyon Amerika biletini aldığında tarih yazacak potansiyele sahip.
Detaylı fikstür ve milli takım açıklamaları için TFF’nin resmi duyurusuna buradan göz atabilirsiniz: TFF 2026 Dünya Kupası Duyurusu
Sizce Süper Lig’deki bu hakem tartışmaları Mart ayındaki Milli Takım konsantrasyonumuzu etkiler mi? Yoksa çocuklar bu kaostan sıyrılıp bizi Amerika’ya götürür mü?
Haftaya Salı görüşmek üzere, topun oyunda kaldığı bir hafta dilerim!







