Anasayfa / Türkiye / Röportaj: Süeda ÇİL

Röportaj: Süeda ÇİL

“ Sizi tanımlayan şey, isminizin önüne koyulan ünvanlarınız  değil yaptığınız işlerdir. “

SÜEDA ÇİL

Kendisi, 11 Mayıs 1969 Ankara doğumlu. Mimar Sinan Üniversitesi devlet konservatuvarı tiyatro bölümünden, 1990 yılı Şehir Tiyatrolarına uzanan büyük bir yolculuktan bahsediyorum sizlere.

Asistanlık kariyerini de eklemezsem olmaz.

Başar Sabuncu, Orhan Alkaya, Şükrü Türen, Neşe Erçetin gibi yönetmenlere yaptığı asistanlıkla adından o dönem yine söz ettirmeyi başardı Başarılı Sanatçı.

Film kariyerinden de bahsedersek İlk filmi “Sokaktaki Adam” dan son filmi “ Sihirli Annem Hepimiz Biriz “ e uzanan uzun bi’ yolculuk da diyebiliriz.

Ama herkes kendisini Sihirli Annemde canlandırdığı evde çalışan hizmetli karakteriyle tanıdı. “ Firuze…” E kariyer dediğimiz şey de kolay elde edilmiyor. Mutlaka yılları harcamak gerekiyor.

Ben ise, kendisine hakkında merak ettiğim her şeyi, son dizi projesi “ Gönül Dağı “ nı, ve daha nicesini bu röportajda sordum. Son derece keyifli bir röportaj oldu. Ben sordum, Süeda Çil cevapladı. Keyifli okumalar… 🙂

S1- Bir meslekte ustalaşmak demek o meslekte aynı zamanda yılları harcamak demek bana göre, Peki sizce, Sanat camiasında bunun ana esas kriteri size göre nedir? Kime “ Usta “ kime “ Sanatçı “ denir?

Sanat,  adı geçtiği her alanda ‘üretmek’ ile yan yana duruyor bana göre.  Bu üretimin sahiplerinin isimleri usta, sanatçı, hoca vb. olarak değişebilir. Sizi tanımlayan şey, isminizin önüne koyulan ünvanlarınız  değil yaptığınız işlerdir. Pasaportunda “ Sanatçı “ yazan ve yıllardır sahneye çıkmamış çok ödenekli kurum oyuncusu sayabilirim size. Şimdi bu insan “ usta “ dediğimiz canını dişine takarak, tabiri caizse sürüne sürüne bulunduğu yere gelmiş bir “ alaylı “ oyuncudan daha mı kıymetli?  Bence değil.

S2-“ Oyunculuk “ ile “ Sanat “ arasında ince bir çizgi olduğunu düşünenlerdenim.Bu konuyu değerlendirir misiniz?

İkisini birleştirip ‘oyunculuk sanatı’ diyebiliriz. Aradaki çizgiyi ben tanımlayamadım. Onu size bırakayım. Oyunculuk tabii ki bir sanattır. Elinize bir A4 sayfaya yazılmış bazı cümleler gelir ve siz onu kafanızda yeniden değerlendirir, düşünür, kalbinizde heyecanını yakalar, beden ve sesinizle vücudunuza yerleştirirsiniz. Aynı bir mermer taş bloğunun önünde durup düşünen bir heykeltraş gibi. Heykeltraş nasıl; taşa hayat veriyorsa siz de yazarın sözlerine, hayal gücüne, kurduğu dünyaya hayat verirsiniz. Oyunculuk ile sanat arasındaki ince çizgi ile şovmen ve oyuncuyu kast ediyorsanız onu da ayrıca tartışırız.

“ Tiyatro kavramı bana en çok ‘YAŞAM’ sözcüğünü ifade ediyor. “

S3- Tiyatro, günümüzde de bugüne kadar insanların bildiği, gördüğü en derin sanatlardan bir tanesi olarak hep hayatımızda yer aldı.Size göre bu konunun yorumu nedir? Tiyatro kavramı sizin için ne anlam ifade ediyor?

İnsan doğduğu andan itibaren etrafını tanımaktan sorumlu bir canlıdır. Bu sorumluluk tüm memeli canlılarda görülür. Tüm canlılar hayatlarına oyun ile başlar. İnsan da öyle. Oyun ile öğreniriz, oyun ile tanırız, oyun ile büyürüz. Ve bazılarımız iş olarak da ‘oyun’ oynar. Onlara ‘oyuncu’ deriz. Bu zor ve derin bir mevzudur. Çünkü tiyatro hiç büyümeyen çocuklarla yapılan bir sanattır. Tiyatronun bu kadar sıcak, sevecen ve insana kendini hatırlatan bir kavram olarak hayatlarımızda olması hepimizin çocukluğunu özlemesindendir belki. Yaşlanmak kime hüzün vermiyor ki? Öyle değil mi? Bu bağlamda tiyatro kavramı bana en çok ‘yaşam’ sözcüğünü ifade ediyor. Tiyatro ; yaşam gibi canlı, oyunbaz ve ilginç!

S4- Gelelim son projenize; Gönül Dağı’na. Aldığım bilgilere göre, son projenizin çekimleri için Eskişehir’de bulunuyormuşsunuz. Projede canlandırdığınız karakter, “ Adile “ yi bir de sizden dinleyelim.“ Adile “ kimdir? Bu rolün günlük hayatınıza yansımaları oluyor mu? Anlatır mısınız?

Evet. Çekimlerim başladığından beri Eskişehir Sivrihisar’da yaşıyorum. Yapımcımız Ferhat Eşsiz burada aynı soyadı gibi bir ‘eşsiz’ dünya yaratmış. Kocaman bir kasaba bizim platomuz olmuş. Burayı görüp tanıdıktan sonra artık İstanbul’un keşmekeşi daha fazla rahatsız ediyor oldu beni. Ben de buraya yerleştim. Çekimlerimiz bittiğinde tabii ki döneceğim ama şimdilik sadece dersim olduğu günler İstanbul’a gidiyorum. Adile’ye gelince; Adile, bu toprağın kadınlarından biri. Her Anadolu kadını gibi içinde dramaları ile var olmaya çalışıyor. Çocuklarına, evine, eşine düşkün. Bundan gayrı da bir hayatı yok. Derdi ; gücü, ailesi. Hepimizin hayatındaki büyüklerden biri aslında. Kimimizin halası, kimimizin Teyzesi ve kimimizin de Annesi. Ben anne değilim ama Adile karakteri  bir ‘anne’.  Bu noktada günlük hayatımda anne olmadığımı söylediğimde seyircilerimiz çok şaşırıyor. Buna seviniyorum. Demek ki “ Anne “ olmayı bilmişim aslında.

S5- “ Haber “ kavramına yapılabilecek en objektif yorum size göre nedir?

Haber, köpeğin adamı ısırması değil, adamın köpeği ısırmasıdır. Açıkçası üzerinde hiç düşünmediğim bir yerden sordunuz. Aklıma ilk gelen de bu oldu.

“ HANGİSİ DAHA ZOR? “

S6- Kalemi çok iyi bir Gazeteci olduğunuzu hayal edin. Aynı zamanda da bir dizi projesinde de oyunculuk yapıyorsunuz. Gazetede ki idari amiriniz, müdürünüz, proje ve rolünüzle ilgili sizden bir haber yapmanızı istedi. Kullanacağınız ilk başlık ne olurdu? “ Hangisi daha zor? “ diye bir başlık atardım. Ve zamanın yetmediğini anlatırdım ince ince. Çünkü iki işin de büyük bir zaman vampiri olduğunu düşünüyorum.

Ve son soru… S7- Gelecekte gerçektirmeyi planladığınız projeleriniz nelerdir? Hali hazırda hayata geçmeyi bekleyen projeler, gelen dizi, Tv programı ve sinema filmi teklifleri var mı? Bu röportaj aracılığı ile sevenlerinize mesajınız nedir?

Geçen sene ikinci yüksek lisansımı bitirdim. Niyetim konum ile ilgili daha da iyi bir akademik kariyer yapmak. Tv ve tiyatro oyunculuğunun farkları üzerine kafa yoruyorum. İlk hedef yök-dil sınavından yeterli bir dil puanı almak. Bugünlerde harıl harıl bunun için çalışıyorum. “ Gönül Dağı “ bittiği zaman diğer projeleri değerlendiririm tabii ki. Ama şu anda çok severek çalıştığım bir işin içindeyim. Yeni projeler ilgimi çekmiyor.

Beni seven küçüklerime; hayalleri için çok çalışmalarını, beni seven büyüklerime ise; hep onların sevgilerine layık olmak için çalıştığımı söylemek isterim.  Teşekkürler.

Röportaj – İhsan Tekin.

Etiketlendi:

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir