Anasayfa / Türkiye / Sedat Peker ne zaman …

Sedat Peker ne zaman …

Peker’in evrimi

Dört yıl kadar önce; yurtdışından, pazar günleri yayınladığı videolarını izlemeyen veya duymayan kaç kişi kalmıştır acaba Sedat Peker’in? İşte o videolar ki; (hepsini çoğumuz soluksuz izlemiştik) bence Peker’in geçirdiği ‘evrim’ sonrası, kendini henüz ve hala dönemediği ülkesine borcunu eda etmesi yönünde attığı en önemli adımlardan biridir. “Başka borcu da mı var?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet… var. Zaten kendisi de bunun farkında olduğu içindir ki; hasret kaldığı vatan topraklarında olup biten her şeyden hala haberdar olduğu ve kayıtsız kalamadığı bazı örneklerden aşağıda bahsedeceğim. Devlet kayıtlarındaki tanımla; “suç örgütü lideri” Sedat Peker, nam-ı diğer “Reis” hakkındaki bu yazıyı, taslak yazılar arasına bile almadığım halde… bu hafta kaleme almamın nedeni de, bir ‘vatansevere’ ve topluma kendimi borçlu hissetmemek içindir. Yoksa… ‘taslak’ halinde bekleyen, başka ve daha sıcak başlıkların ardından, “bir gün yazmalıyım!” dediğim bir sırada yer alıyordu zihnimde.

evrim öncesi…

Henüz Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmadığı günlerde, bir AKP ye destek mitinginde; “Barış için akademisyenler inisiyatifi” tarafından açılan imza kampanyasındaki 1128 akademisyeni hedef alan; “Oluk -oluk kan akacak… kanlarında duş alacağız!” sözleriyle tepki de çekmiş, alkış da almıştı farklı mahallelerden. Bu söz; gerçekten de, maksadını aşan bir cümle olmuştu sanki…. Nitekim yurtdışına çıktıktan (çıkmak zorunda bırakıldıktan) sonraki videolarından birinde; SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi’ye cevaben, yayınladığı videolardan birindeki sözlerinden; o ifadelerin; SADAT yöneticileri ve kendi ekibinden bazı arkadaşlarının müzakereleri sonucu, ‘miting metnine’ dahil edildiği anlaşılıyor. Bu açıklamalarından tutunda… Kıbrıs’taki pek çok ilginç kişi ve olaylara ilişkin açıklamalarının olduğu videolar hala youtube’da ‘yüklü’ durumda. O videolardaki ifşa ve iddialarının birçoğu doğrulanırken hiçbiri yalanlanamadı hala…

Sedat Peker, geçici ve belki de kısa süreliğine ailesini İstanbul’da bırakarak çıktığı yurtdışından kısa sürede geri dönemeyeceğini kabullenemese de, anladığın da; kendisi için ideolojik manada evriminin başladığı; konuşmalarını yaptığı masadaki, kitap seçkilerinden de anlaşılıyordu. Ve… masasında duran ‘süs’ objeleri değil… gerçekten çok fazlaca kitap okuduğunun da belirtileri olduğu; konuşmaları içerisine serpişen alıntılardan anlaşılıyordu.

“DELİLER”

Bir konuşmasında; kendisi gibi, vatanı uğruna suç bile işleyebileceği imasıyla, çevresindeki yol arkadaşlarını tanımlarken kullanmıştı bu değimi. “Deliler!”

Böylesi vatan için “deli” olan başka yapılarda oldu Türkiye’de geçmişte. Devlet’in kendilerine görev tevdii ettikleri de oldu, bazı hükümetlerin; vatan için “kurşun atan da, kurşun yiyen de saygıyla anılır, şereflidirler.” (sözünden de anlaşılacağı üzere, bazı operasyonlar, hükümetlerin kontrolündeki devletin yasal(!) kurumları tarafından değil, legal olmayan yapılar tarafından da yapılır. Örnek olarak: yetmişli yılların ikinci yarısından sonra kurulan, zayıflatıldıktan sonra da 1986 da dağılan, ermeni terör örgütü ASALA’nın, yurt dışı temsilciliklerimiz görevlilerine yönelik suikastleri Mehmet Özbay sahte adıyla ‘Susurluk Kazası’nda ölen, Abdullah Çatlı ve ekibinin devlet destekli operasyonlarıyla son bulduğu hatırlanmalıdır. Yani ne demek istiyorum?

“Süreç ve evrim”

Bazı yapıların; devletin bazı birimleri ve hükümetin bazı yetkilileriyle teması zaten olur. Bu temaslar sonucu gelişen ilişkiler ise bazen kontrol edilemez şekilde bozulabilir de üstelik… Sedat Peker ve Süleyman Soylu arasındaki gibi. İkili arasındaki ilişki açısından kötü… ancak Sedat Peker açısından fevkalade önemli bir aydınlanmaya vesile olması bakımından, isabetli bir ayrılıktır yaşanan geçmişteki süreç. Yoksa… Türk toplumunun; yasal olmayan ilişkiler yumağından haberdar olması kimbilir ne kadar daha zaman alacaktı ve Sedat Peker, ideolojik manada belki de hidayete eremeyecekti. Ve de… farklı ideolojilerdeki vatandaşların sempatisine mazhar olamayacaktı. Kendi dünyasına çok uzak insanlarla empati kurması da… gazeteci Yılmaz Özdil’in geçirdiği kalp ameliyatı esnasında Acıbadem Hastanesinde; nasıl bir gayret ortaya koyduğuna dair, Yılmaz Özdil’in anlattıkları da… ve en son, “Minguzzi davasından” tutuklanması nedeniyle çekilmek zorunda kalan, Av. Rezan Epözdemir’in yerine kendi avukatı Ersan Barkın’ın davayı üstlenmesi de… çok uzak olmayan bir gelecekte, siyasi iktidarın değişmesiyle birlikte farklı gelişmeler olacaktır diye tahmin ediyorum. Hatta olmalıdır da. Bir örnek vereyim buradan, aşağıda biraz daha açıklayacağım. “Minguzzi davasını” Peker’in avukatının üstlenmesiyle birlikte… Ahmet Minguzzi’nin ailesine yapılan tehditlerin “bıçak gibi kesildiğini” sanıkların ailelerinin ‘sosyal medya’ hesaplarını hemen kapattıklarını bilmeyenleriniz varsa diye bunu şöyle bir kenara koyalım.

Siyaset-Peker ilişkisi

Sedat Peker’in hem siyasetçiden hem de, devletin farklı kademe ve katmanlarından kendisine nasıl bilgiler aktarıldığını, videolarında fark etmiştik. (şimdilerde de, aynı kanallardan Özgür Özel’e sağlam bilgiler geldiğini düşünüyorum.) Kendisinin yurda dönebileceği şartlar oluştuğunda, (çünkü… “kadayıfın altı kızarmaya başladı”) doğrudan siyasete girmeden de ülkesinin huzuru ve asayişi için, kendisinden istenebilecek katkıyı vermekten geri duramayacağı bir ‘evrimi’ vatan hasreti çektiği farklı ülkelerde tamamladı bence. Bir iktidar değişikliği ile yurda döndüğünde, ülkesinin enerjisini on sekiz yaş altı çocukları kullanan çetelere, kaynaklarını ise kara para aklayan şirketlerin hırsına bırakamayacak kadar duygu yüklü olacağını düşünüyorum. Haftaya görüşmek üzere… Esenkalın!

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir