Kasım ayı, Türk futbolunda her zaman bir geçiş ve hesaplaşma dönemidir. Yapraklar dökülürken sahada ter dökenler için ya “tamam” ya da “devam” deme vakti yaklaşır. Geride bıraktığımız hafta, hem A Milli Takımımızın 2026 Dünya Kupası yolculuğundaki kaderini belirleyen final maçlarına hem de Süper Lig’in yeniden start alışına sahne oldu.
Bu hafta köşemde; Ay-Yıldızlıların Play-Off gerçeğinden Süper Lig’deki şampiyonluk aritmetiğine, Anadolu’nun yükselen sesinden saha dışı gerilimlere kadar geniş bir perspektifle futbolumuzun röntgenini çekiyoruz.
🇹🇷 Milli Takım: Zor Olanı Severiz, Hedef Play-Off
Dünya Kupası Elemeleri grup aşamasını tamamladık. İspanya deplasmanındaki o görkemli direniş ve alınan 1 puanın ardından, grubu ikinci sırada tamamlayarak rotamızı Play-Off aşamasına çevirdik.
Türk futbolunun genetiğinde “kolay yoldan gitmek” pek yoktur. Bizim Çocuklar, Vincenzo Montella yönetiminde taktiksel olarak olgunlaşsa da, son vuruşlardaki cömertliğimiz bizi yine o stresli Play-Off koridoruna itti. Ancak bardağın dolu tarafına bakmak şart:
- Takım savunmamız son 1 yılda Avrupa standartlarına yaklaştı.
- Orta saha rotasyonumuz (Hakan, Orkun, Arda, İsmail) Avrupa’nın en elit havuzlarından biri.
- Play-Off maçları Mart ayında. O tarihe kadar sakatlıkların düzelmesi ve form grafiklerinin yükselmesi en büyük dileğimiz. 2026 Amerika-Kanada-Meksika biletini, zor da olsa alacak güce sahibiz.
⚔️ Süper Lig: Kartlar Yeniden Karılıyor
Milli aranın ardından Trendyol Süper Lig’de 14. haftaya “merhaba” dedik. Ligin boyu kısalmasa da, oynanan oyunun sertliği artıyor. Zirve yarışında hata yapanın “yandım” diyeceği haftalara girdik.
1. İki Dev, Tek Zirve: Galatasaray ve Fenerbahçe
Ligin lokomotifi olan bu iki dev, puan tablosunda adeta yapışık ikizler gibi hareket ediyor. Sezon başından beri süregelen “kopmama” iradesi, ligin kalitesini yukarı çekse de sinir katsayısını da artırıyor.
- Galatasaray: Özellikle iç saha baskısıyla rakiplerini boğmaya devam ediyor ancak Avrupa dönüşü yaşanan yorgunluk belirtileri, rotasyonun önemini ortaya koyuyor.
- Fenerbahçe: Jose Mourinho’nun öğrencileri, pragmatik futbolu benimsedi. “Güzel oyun”dan ziyade “sonuç odaklı” yapı, onları yarışta tutuyor ancak taraftarın daha akıcı oyun beklentisi baki.
Bu ikilinin arasındaki puan farkının açılmaması, şampiyonun muhtemelen yine derbilerde veya “küçük” görülen detay maçlarda belirleneceğini gösteriyor.
2. Beşiktaş ve Trabzonspor’un Varoluş Mücadelesi
Zirvenin hemen ardında işler biraz daha karışık.
- Beşiktaş: Siyah-beyazlılar, sakatlık kabusları ve istikrarsız sonuçlarla boğuştuğu bir sonbahar geçirdi. Kış transfer dönemi öncesi puan farkını makul seviyede tutmak zorundalar. Giovanni van Bronckhorst’un takımı artık “kredi” tüketme lüksüne sahip değil.
- Trabzonspor: Şenol Güneş sonrası toparlanma emareleri gösteren Fırtına, özellikle iç sahada geçit vermeyen bir kimliğe büründü. Ancak deplasman karnesindeki kırılganlık, zirveye ortak olmalarını engelliyor. Onlar için hedef artık sadece lig değil, Türkiye Kupası da olacak gibi görünüyor.
🌪️ Anadolu’nun Sessiz Çığlığı: Dengeyi Kim Bozacak?
Süper Lig’i sadece dört büyüklerden ibaret sanmak, futbolun doğasına ihanet olur. Bu sezon Samsunspor ve Konyaspor gibi ekiplerin, “büyük maçlarda” gösterdiği direnç ligin kaderini belirliyor. Özellikle Karadeniz ekiplerinin fiziksel mücadeleye dayalı oyunları, şampiyonluk adaylarının en çok zorlandığı deplasmanlar haline geldi.
Anadolu kulüplerinin bu sezonki en büyük sorunu ise “gol yollarındaki kısırlık”. Savunma disiplinini oturtan takımlar, hücumda aynı üretkenliği gösteremiyor. Bu da ligin genel gol ortalamasını düşürürken, maçların daha çok “taktik savaşı” şeklinde geçmesine neden oluyor.
⚖️ Saha Dışı: Gerilim Hattında “VAR” Olmak
Önceki yazılarımızda da değindiğimiz “Yeşil Sahada Gerilim” ne yazık ki hız kesmiyor. Hakem kararları, VAR müdahalelerinin süresi ve standart dışı uygulamalar, futbolun önüne geçmeye devam ediyor.
TFF’nin ve MHK’nin şeffaflık adına attığı adımlar değerli olsa da, kulüp yöneticilerinin maç sonu açıklamaları tansiyonu düşürmek yerine benzin döküyor. Futbolseverler olarak bizler, düdük sesinden çok top sesini, VAR odasından çok tribün şovlarını konuşmak istiyoruz.
🎯 Haftanın Notu ve Gelecek Beklentisi
Önümüzdeki hafta Avrupa kupalarında temsilcilerimizin kritik sınavları var. Ligdeki yorgunluk ve stresin Avrupa arenasına yansımaması en büyük temennimiz.
Özetle: Kasım ayı biterken Türkiye futbolunda kartlar açık oynanıyor. Milli Takım için sabır, Süper Lig için ise nefes kesen bir dayanıklılık testi bizi bekliyor.
Futbolun sadece bir oyun değil, bir tutku olduğunu hatırladığımız; kavganın değil rekabetin konuştuğu bir hafta olması dileğiyle.
Bir Sonraki Yazıda: Kış transfer dönemi yaklaşıyor: Hangi takımın nereye ihtiyacı var? Avrupa Arenasındaki kader maçlarımızın analizi.
Dipnot: Öne çıkarılmış görsel yapay zeka ile oluşturulmuştur.







