26 Aralık 2025, Cuma
Merhaba Haber Radyo Göktürk okurları.
Koskoca bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bugün 2025’in son Cuma günü. Teknoloji dünyası için 2025, yapay zekanın “deneme” aşamasından çıkıp hayatımızın “işletim sistemi” haline geldiği yıl oldu. Haftaya 2026’ya merhaba diyeceğiz ama önce gelin, yılın son teknoloji gündemine ve fotoğraf albümlerimizin tozlu sayfalarına bir göz atalım.
🚀 GÜNDEM: CES 2026’nın Ayak Sesleri ve “Ev Robotları”
Ocak ayının ilk haftası Las Vegas’ta düzenlenecek olan dünyanın en büyük teknoloji fuarı CES 2026 için geri sayım başladı. Teknoloji kulislerine sızan bilgilere göre, 2026 “Ekranların” değil, “Yardımcıların” yılı olacak.
Evimizdeki Yeni Misafirler Sızan raporlara göre; Samsung ve LG gibi devlerin yanı sıra, Tesla’nın insansı robotu Optimus’un “ev tipi” versiyonunun son prototipi fuarda sahne alacak. Sadece komut alan değil, buzdolabındaki malzemelere göre yemek önerip, o yemeği yapmaya başlayan robot kollardan bahsediyoruz. 2025’te akıllı evlerimizde ışıkları sesle açıp kapatmaya alışmıştık; görünüşe göre 2026’da “Bulaşıkları makineye diz” diyebileceğimiz yardımcılar hayal olmaktan çıkıyor.
Dijital Temizlik Zamanı Yılın son günlerinde siber güvenlik uzmanlarından da önemli bir uyarı var. 2025 yılı boyunca telefonlarımızda biriken “çerezler”, gereksiz uygulamalar ve özellikle “onay verdiğimiz ama unuttuğumuz” üçüncü taraf izinleri, yeni yılda başımızı ağrıtabilir. Hazır yıl bitiyorken, bu hafta sonu dijital bir temizlik yapıp, kullanmadığınız abonelikleri ve uygulamaları silerek telefonunuzu hafifletmenizi öneririm. Yeni yıla dijital yüklerden arınmış girelim.
📷 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE: 36 Pozluk Heyecandan, Kusursuz Yapay Zekaya
Geçen hafta müzik kasetlerini konuşmuştuk, bugün ise merceğimizi Fotoğrafçılığa çeviriyoruz.
Cebinizdeki telefonu çıkarıp galerinize bir bakın. Muhtemelen binlerce fotoğraf var. Peki, en son ne zaman bir fotoğrafı elinize alıp dokundunuz?
Karanlık Odaların Gizemi ve 36 Pozluk Sabır Eskiden fotoğraf çekmek bir “karar” anıydı. Filmli makinelerimiz vardı ve genellikle 24 ya da 36 poz hakkımız bulunurdu. Deklanşöre her basış, geri dönüşü olmayan bir harcamaydı. Bu yüzden “Gülümseyin!” dendiğinde gerçekten kıpırdamadan dururduk.
- Sürpriz Faktörü: Tatilden döner, filmleri fotoğrafçıya verirdik. O “banyo” süreci bitene kadar fotoğrafların nasıl çıktığını bilmezdik. Parmağımızın lensin önünü kapattığı o kareler, gözümüzün kapalı çıktığı anlar… Hepsi doğaldı, hepsi “bizdik”.
- Flash Patlaması: O kırmızı gözleri yok etmek için teknoloji yoktu, fotoğraflarda vampir gibi çıkmak işten bile değildi.
Dijital Devrim ve Megapiksel Savaşları 2000’lerin başında dijital makineler geldi. “Çek, beğenmezsen sil” lüksüyle tanıştık. Poz sınırı kalktı, hafıza kartları dolana kadar çektik. Ama bu sefer de “anı yaşamak” yerine, anı kaydetme telaşına düştük.
2025: Fotoğraf mı, İllüstrasyon mu? Bugün geldiğimiz noktada ise fotoğrafçılık bambaşka bir boyutta. 2025 model telefonlarımızdaki yapay zeka (AI) özellikleri sayesinde artık “kötü fotoğraf” çekmek neredeyse imkansız.
- Fotoğrafta istemediğiniz bir turist mi var? Tek tuşla siliyorsunuz.
- Gözünüz kapalı mı çıkmış? Yapay zeka sizin için gözünüzü açıyor (Hatta bazen korkutucu derecede gerçekçi yapıyor).
- Gökyüzü bulutlu mu? Tek tıkla güneş açtırıyorsunuz.
Bugün çektiğimiz kareler teknik olarak “kusursuz”. Işık mükemmel, renkler canlı, kadraj hatasız. Ama o eski, flu çıkan, belki biraz karanlık ama içinde o anın “gerçekliğini” barındıran fotoğrafların ruhunu bazen arıyoruz.
Mükemmel olmak zorunda değiliz. Belki de 2026’da, filtreleri biraz kısıp, olduğumuz gibi göründüğümüz, kusurlarımızı sevdiğimiz kareler saklamalıyız.
Gelecek hafta, yeni yılın ilk yazısında; çevirmeli telefonların o mekanik sesinden, bugünün hologram görüşmelerine uzanan “İletişim ve Telefon” yolculuğunda buluşmak üzere.
Mutlu, sağlıklı ve teknolojiyle barışık bir yıl dilerim! 2026’da görüşmek üzere.







