Sevgili okuyucular… Bundan böyle her hafta, www.radyogokturk.com da ki… radyo programımın yayınlandığı, Pazartesi gününün öncesi yani.. her Pazar günü burada: https://haber.radyogokturkcom adresinde toplum gündemindeki sıcak başlıklara veya aktüel konulara değinerek,ya da… farklı yorum ve bakış açılarıyla ele alacağım analizlerimi okumanız için ben’deniz; burada yazmaya başlıyorum. Yeni kurulmuş olan bu haber sitemizin hazırlıkları devam ederken… İlk yazımın konu başlığı her hafta, hatta… hergün birden fazla kez değişmişti zihnimde… Dünya’da da; üzerine düşünülecek, söz söylenecek, elbette çok konu var. Ancak… sanırım şuna emin olabiliriz. Başka hiçbir ülke yoktur ki; toplumun her katmanındaki bireyleri, yakından ilgilendiren sıcak haberler varken, gündemin hızla değişmesine sebep olan, başka bir flaş haber manşetlerde olmasın. Bu da demek oluyor ki; olağanüstü günlerden geçiyoruz memleket olarak. Peki… En sıcak konulardan biri olan ve geçen Ekim ayından beri konuşulan “Terörsüz Türkiye”yi başa koyarak, bugünlerde toplantıları devam eden sürece dair komisyon çalışmaları, hayat pahalılığı, yoksulluk, kadına şiddet, akran zorbalığı ve de… daha pek çok sıkıntıyı barındıran “konu başlığı” dururken; maskülen bi’ betimleme olan “delikanlılık” vurgusu üzerinde duracağım. Paylaşacağım ilk yazının konusu… Pek çok sıcak konu başlığı ve gündem varken neden Delikanlılık(!) tan bahisle bir yazı kaleme alıyorum? Önemi ve anlamı sözlükteki kadar kısa olsaydı, sanırım… belki de “ergenlerin meselesi” der geçerdim. Ama değil.
TDK’ya göre kısa ve net tanımı şöyle: “Çocukluk döneminden çıkmış genç ‘erkek’ “ Peki… sosyal yaşamımız da, bu sözcüğü böylesi dar bi’ kalıpta ve sadece ‘erkekler’ için mi kullanıyoruz? Tabii ki hayır. ( “delikanlı” sıfatını hakkıyla taşıyan çok kadın-adam, yaşlı gördüm sizler gibi ben de) Önemi ve anlamı, “o” dar kalıbı dışında ki örneklerle karşılaşıldığında daha kıymetli hâle gelmiyormu sizce de? Bu özelliği taşıyan örneklerden bu yazımda bahsederken, aslında murad’etdiğim husus… “bu haslet’ten yoksun kişi ve çevreler kimlerdir?” diye aklınıza sorular bırakıp, aklınızın değil, vicdanınızın rahatça verebileceği, cevaplarınızı, yüzeyde tutmanızı sağlamak içindir. Radyo programlarımda bir-kaç kez kullandığım… bazı özel üniversitelerde “Strateji ve DevrimTarihi” dersleri de veren, yazar ve akademisyenliği yanı-sıra eski bir asker olarak Erol Mütercimler den duyduğum şu sözü hep hatırlarım. “Devletin aklı olur! Vicdanı değil.” ( pekâlâ…. ya devleti yönetenlerin?)
Bu bağlamda… ‘Devlet’ olarak nitelediğimiz yapıya da… “neden delikanlı gibi davranmıyor?” sorusu anlamsız. (tıpkı ‘yapay zekâ gibi devlet de… her şeye nesnel yaklaşır, biyolojik bir varlık değildir.) Ancak, devleti idare etme işini; her demokratik ülkede olduğu üzere, biz Türk halk’ının çoğunluğunun oylarıyla seçtiği hükümete verilen yetkilerle, sayısız seçimi geride bıraktık. Bu toplumun seçmenleri sandığa gidip oy kullanırken, ‘vekil’ olarak seçip… meclise kendilerini temsilen gönderdiklerinin hepsinden “delikanlı gibi” bir temsîliyet bekliyorlardır… Bi’önceki paragraf başında; TDK’ya göre ‘delikanlılık’ tanımını vermiştik. Şimdi burada da sosyolojik olarak toplumun algısındaki anlamını vermeye çalışalım… Cinsiyetten bağımsız olarak: herşeyden önce dürüst, mert, hak ve hukuka saygılı, mağduriyete seyirci veya sebep olmayan, vefalı, vicdanlı nosyonları; alâkalı koşullar içinde hemen hissedilen, kişilik sahibleri “delikanlı”dır. (Bu da benim tanımım, çoğunuzun ki gibi)
Şimdiii…. Devleti yöneten siyaset kurumunda ki makam sahipleri, bizlerin çoğunluğu tarafından seçilmiş olsalar da, bireylerin farklılıklarının ne olduğuna bakmaksızın kişi ve olaylara elbette nesnel yaklaşmalı uyguladığı yasalarla… ancak uygulamaların yasal olması yetmez; kamuoyu için meşr’u olması da gerekir. İşte tam bu noktada yasal olsa bile, kamuoyu vicdanına sığmayan uygulamalara bakarak… “devlet erki”ni yöneten siyasi kurumun delikanlı gibi yönetmediğini fark edince… bu defa da aklımıza şu gelmiyor mu? “öyle ise… delikanlılık sadece sosyal hayatta ve ikili münasebetlerimiz de değil, seçilerek ya da atanılarak gelinen, hayatın her alanında insanın-insana, insanî borcudur, siyaset dahil.” Ve de… “Ödeyen var, ödemeyen var!” diyerek. Gelinen makâmlar neresi olursa olsun, ne kadar zor süreçler yaşıyor olsak bile, bazı insanî vasıfların muhafazasının ne kadar değerli olduğuna dair bir somut örneği ben buradan hatırlatayım. Yukarıda delikanlılığın bileşenlerinden biri “vefa” iken… kurumsal bir yapı içerisinde “makâm” sahiplerine de atıfta bulunmuştum ve “süreç”ler zor olsa bile demiştim ya… Yaşadığı sürecin tüm zorluklarına rağmen; Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in hayatını kaybettiği haftayı hala hepimiz hatırlıyorken; anlatmaya çalıştığımın vücud bulmuş halini, bu ilk yazımın sonuna bir isim olarak iliştireyim, ismi Özgür Özel olsun! Siz okurken… siyasetin delikanlısı diye okuyun. Zira… Dünyada da… ülkemizde de lider denebilecek ya da denilen her kim varsa acaba “delikanlı mı?” diye de soralım kendimize. Haftaya görüşmek üzere. Kalın sağlıcakla!
A. İhsan Gözlü








4 Yorum
Yeni siteniz ve yeni yayın döneminiz hayırlı olsun.
İlk bırakılan “yorum” un yeri bir başkadır… sevgili Gökçe(!) teşekkürler… güzel dileğin için.
👏
Çok teşekkürler!!..